Ceza Avukatı

Ceza avukatı olarak suç nedir biliriz, ancak suçun işlenmesi ile başlayan yargılama sürecini ise çoğumuz bilmez.

Suç işlendiği zaman öncelikle kolluk güçlerince olay yerinde araştırma yapılır ve tespit tutanağı düzenlenir.

Olayın failleri, failler bilinmiyorsa şüpheliler ve suça konu eşyalar tutanakta belirtilir.

Sonrasında ceza avukatlarının da çabası ile suçun failleri ve tanıkların ifadeleri alınır. Bu süreçten itibaren resen soruşturma başlamaktadır.

Bu süreç sanık veya sanıklar hakkında ceza mahkemesince hüküm verilinceye kadar devam etmektedir. Bu konuya değinmişken özellikle sıkça sorulan bir soruya da cevap vermek isterim.

Çoğu kişi, şikayetinden vazgeçtiği halde soruşturmanın sürdüğünü ve karşı tarafın ceza bile aldığından şikayetçidir.

Ancak  ağır ceza avukatlarının da bildiği üzere şikayetten feragat ile şikayetin geri alınması kavramları  farklıdır.

Şikayetten feragat;şikayet hakkı doğduktan sonra şikayet süresi içinde bu hakkın kullanılmayacağı iradesinin tek taraflı olarak bildirilmesidir. İstanbul Ceza avukatı burada yazılı beyanla durumu mahkemeye bildirmelidir.

Şikayetin geri alınması ise;yapılmış olan şikayetin geri alınmasıdır.

Şikayetin geri alınması iki taraflı bir işlem olup,kural olarak karşı tarafın kabulüne bağlıdır ve şikayete bağlı suçlarda kovuşturma açıldıktan sonra gündeme gelir.

Şikayete bağlı suçlarda şikayet bir yargılama kuralıdır ve şikayet şartı gerçekleşmemişse kamu davası açılmamaktadır.

Şikayetten feragat edildiği esnada,kişi ayrıca şahsi haklarından vazgeçtiğini açıkça ve açıklamışsa, suçtan zarar gören artık kamu davası açamamaktadır. Ceza avukatı bu hususta sizi özellikle aydınlatmalıdır.

Dolayısıyla şikayete bağlı olmayan suçlarda kişi şikayetinden vazgeçmiş olsa bile kamu davası görülmeye devam edecek hatta kişi ceza alacaktır.

Ağır Ceza Mahkemesi Avukatı olarak birçok defa cezaya hükmedildiğine şahit olduk.

Kolluk güçlerinin suça konu olaya ilişkin araştırmaları bazen yetersiz olmakta, hatta suçun failleri konusunda ciddi hatalar yapılmaktadır.

Dolayısıyla suç işlemediği halde yıllarca mahkum olarak yatan kişileri görmekteyiz.

Bu durumlar söz konusu olduğunda ceza avukatı ve sanık, savunma hakkını en iyi şekilde kullanmalı ve hatalı mahkumiyet hükümlerini Yargıtay huzurunda bozdurmaya gayret etmelidir.

CEZA AVUKATINA GÖRE YARGILAMA KRİTERLERİ NELERDİR?

Savunmanın temel amacının sanığın beraat etmesi yada lehine olan kanun hükümlerinin uygulanması ile sanığın makul ve az bir ceza ile cezalandırılmasının sağlamasıdır.

Ceza muhakemesinin amacı dürüst muhakeme kurallarına uyularak ve bu arada sanığın , suçu kesin hükümle sabit olana kadar suçsuz kabul edildiği dikkate alınarak , ceza avukatın da benimsediği üzere maddi sorunların çözümlenmesi ve bu şekilde gerçeğin ortaya çıkarılması ve ardından hukuki sorunun çözüme kavuşturulmasıdır.

Bu nedenle yasa koyucu,  yargılama makamını  taraflarca kendisine sunulan delillerle bağlı tutmamış re’sen araştırma ilkesi gereği  mahkemeye, delil toplama ve delilleri serbestçe değerlendirme yetkisi vermiştir.

Ceza avukatı olarak görüşümüz; Hakim karar verirken , hukuka uygun olmak kaydıyla delilleri toplayacak , dosyadaki çelişkileri gidermeye çalışacak ve daha sonra eldeki deliller doğrultusunda vicdani kanaatine göre  hüküm kuracaktır.

Mahkeme , sanığın isnat konusu tipik fiili işlediği ispatlandığında , kural olarak , mahkumiyet hükmü verecek , fiili işlemediği ispatlandığında da beraat ettirilecektir. Maddi sorun çözülemediği takdirde de sanık hakkında beraat hükmü verilecektir. Çünkü ceza avukatlarına göre şüpheden sanık yararlanır.

Sanığın Üzerine Atılı Suçu İşlediğine Dair Somut Herhangi Bir Belge Ve Bilgiye Rastlanılmaması durumunda Yasal Unsurları Oluşmayan Suçlardan Dolayı sanığın Beraatına Karar Verilmesi Gerekmektedir.

Ceza avukatı olarak hep şu ilkeden yararlandık;  “Kuşkudan Sanık Yararlanır” İlkesi (İn Dibio Pro Pro), Ceza Yargılamasında Kesinlikle Kanıtlanamamış, Kuşkulu Kalmış Konularda Sanık Yararına Sonuç Çıkarmayı Zorunlu Kılar.

Karşıtı Bir Kabul, Anayasa’nın 38/4 Ve İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesinin 6/2. Maddelerine Aykırılık Oluşturacağı Açıktır.

Bu Nedenlerle, “Kuşkudan Sanık Yararlanır” İlkesi Gereğince, Sanığın Beraatı Yerine Cezalandırılmasına İlişkin” Kararları Uyarınca Ceza Hukukunun Kuşkudan Sanık Yararlanır Temel Prensibine Aykırı Olarak Beraat Hükmü Yerine Cezalandırılma Sıra Karar Verilmesi Usul Ve Yasaya Aykırıdır.

CEZA AVUKATININ PENCERESİNDEN TEKNOLOJİNİN BULAŞTIRDIĞI  HASTALIK ”DOLANDIRICILIK SUÇU”

Ceza avukatı olarak günümüzde en sık karşılaşılan suçlardan en önemlileri nitelikli dolandırıcılık ve evrakta sahtecilik suçlarıdır.Bu suçlar teknolojinin gelişmesi ile adeta virüs gibi yayılmış,bu suçlar,teknolojinin ve bilişim sistemlerinin gelişmesi ile birlikte ciddi oranda artış göstermektedir.

Nitelikli dolandırıcılık suçu,çeşitli vasıtalarla işlenebileceği gibi örneğin en sık karşılaşılanı bankayı vasıta kılarak dolandırıcılık suçunu işlemek gibi.

Bu suçların temelinde mutlaka bir çek,senet veya kredi kullanmak gibi hususlar bulunmaktadır.

Ceza avukatı olarak görüşümüz, bu suçun işlenmesinde manevi unsur;bir kişiyi yanılmak ve hile ile o kişiyi kandırmaktır.

Kişi hileyi bilinçli olarak yapmış olmalıdır.Nitelikli dolandırıcılık suçuna örnek olarak bir kişinin kendisine verilmemesi gereken krediyi çeşitli hileli davranışlarla elde etmesidir.

Ancak burada ceza avukatlarının da bildiği önemli bir husus da Bankaların,müşterilerinin kredi başvurusu sırasında sunduğu evrakların sahteliğini basiretli bir tüccar gibi araştırmakla yükümlü olduğu gerçeğidir.

Nitekim bankalar, kredi başvurusu sırasında ilgili kişiden kimlik ve imza sirkülerini de ibraz etmesini istemelidir.Bu sayede nitelikli dolandırıcılık suçları teşebbüs aşamasında kalacaktır.

Suçun oluşması ile gündeme gelen bir diğer suç ise evrakta sahtecilik suçudur.

Ceza avukatı olarak düşüncemiz Bu iki suç adeta yapışık ikiz gibidir. Bu suçun oluşabilmesi için de sahte bir evrağın varlığı şarttır.

Ancak sahtecilik imza,yazı ve de başka bir yanıltıcı ibare ile oluşabilir. Sahteciliğin ortaya çıkabilmesi için imza incelemesi yapılmaktadır.

Adli tıp uzmanları tarafından yapılan imza incelemesi sonucunda ceza mahkemesi karar vermektedir.

 SUÇ İŞLEDİĞİMİZDE AĞIR CEZA AVUKATI TUTMAK ŞART MIDIR?

İstanbul’da ağır ceza avukatı olarak düşüncelerimiz;İstanbul büyük bir metropol haline geldi,geldi gelmesine de bir o kadar da suç işleme oranı artmıştır.

Neredeyse her dakika bir suç işlenmektedir.

Suçların da nitelikleri değişmiştir.Günümüzde daha çok teknolojik gelişmelerle orantılı olarak bilişim suçları,dolandırıcılık ve evrakta sahtecilik suçları son derece artış göstermiştir.

Ceza avukatı olarak düşüncemiz; Paranın dolaşım gücünü çek ve senede bırakması ile başlayan süreç,teknolojinin gelişmesi ile birlikte başka boyutlara geçmiştir.

Günümüzde iş dünyasının adeta kanayan yarası olan dolandırıcılık ve evrakta sahtecilik suçları sürekli artmaktadır.

Bu iki suçun ceza alt sınırlarının bile cezanın ertelenmesine olanak tanımadığı da düşünüldüğünde şüpheli/sanık konumundaki bireylerin hürriyeti bağlayıcı bir ceza ile karşılaşmaları kaçınılmazdır.

Dolandırıcılık ve evrakta sahtecilik suçları avukatı savunmanızı çok dikkatli hazırlamalıdır.

CEZA AVUKATINA GÖRE ŞÜPHELİ HANGİ HALLERDE TUTUKLANIR?

Hukukumuzda , tutuklama kararı ancak yasada sınırlı olarak sayılmış hallerde verilebilir.

Yasada gösterilmeyen nedene dayanılarak tutuklama kararı verilemeyeceği gibi özgürlüğü kısıtlayan bir sonuç doğuracağı için bu konu kıyasa da uygun değildir.

Bu nedenle de “ suçun vasfı ve mahiyeti”, “ mevcut delil durumu”gibi gerekçeler , yasada sayılı olmadıklarından hukuka uygun değildirler ve bir tutuklama gerekçesi olamazlar.

Mahkemenizce de iyi bilindiği üzere , tutuklama bir usul hukuku önlemidir. Maddi hukuka ait kavramlarla açıklanamaz.

İstanbul Ceza avukatı olarak görüşümüz; Tutuklama önlemine başvurulmasının nedeni ; sanığın yargılamanın sağlıklı gerçekleşmesini engelleyecek bir durum ya da davranış içinde bulunmasıdır. Delilleri karartma gibi..

Kural olarak suçun vasıf ve mahiyetinin tutuklama önlemine başvurmakla doğrudan bir ilgisi yoktur. Bu kavramın içini, kararı veren merciin her  sanık için özel olarak doldurması gerekmektedir. Aksi takdirde kavram soyut ve içi boş kalmaktadır.

Yine tutuklama nedeni olarak belirtilen mevcut delil durumu kavramının da içi doldurulmamıştır.

Ceza yargılamasının diyalektik bir süreç olarak gerçekleşmesi ve hükmün ortaklaşa ve ceza avukatına göre  iletişimli bir çalışma sonucunda kurulabilmesi için, dosyadaki delillerle ilgili değerlendirmelerin açıkça yapılması gerekmektedir.

Mahkeme , dosyadaki delilleri tek tek ele alıp, hukuka uygun ve tutuklamayı gerektirir güçte olup olmadıklarını değerlendirmelidir. Dosyadaki hangi delile dayanılarak tutuklama  kararı verildiği belli olmalıdır. Adil-dürüst yargılama bunu gerektirir.

Bilindiği gibi , tutuklama için kuvvetli şüphe tek başına yeterli olamaz.

Ağır Ceza avukatı olarak görüşümüz; Kuvvetli şüphenin yanında yasada sınırlı sayıda sayılmış diğer nedenlerin de gelmesi zorunludur. Dosyada söz konusu yan nedenler bulunmamaktadır.

Tutuklama kararının orantılı olması gerekir. CMUK 104/4 uyarınca , tutuklama ile haksızlığa neden olunacaksa bu önleme başvurulamaz.

Yine tutuklama kararına neden olan amaca başka bir önlem alınarak ulaşılabilirse, o yola başvurulur. Tutuklama kararı verilemez.

CMUK 117 uyarınca , delil karartma nedenine dayalı tutuklama dışındaki durumlarda , sanığın kefalet ödemesi koşulu ile salıverilmesine karar verilebilir.

CEZA AVUKATININ PENCERESİNDEN TOPLUMUMUZDA EN SIK GÖRÜLEN İKİ SUÇ HANGİSİDİR?

 TEHDİT SUÇU:

Tehdit suçu, Türk ceza kanunun ikinci babı olan “Hürriyet Aleyhine İşlenen Cürümler” kısmında “Şahıs Hürriyeti Aleyhine Cürümler” adlı üçüncü faslında düzenlenmektedir.

Tehdit fiili, kişinin iç sükununu, hukuki emniyet şuurunu ihlal ettiği için suçtur.

MADDİ UNSUR;

Başkasını ağır ve haksız bir zarara uğratacağını bildirerek tehdit etmektir.  Bu bağlamda yüksek mahkeme de  tehdidi, “Tehdit, ağır ve haksız bir zarara uğratılacağının mağdura bildirilmesidir”. Şeklinde tanımlamaktadır.

Bu durumda suçun en başta birinci maddi unsuru, ZARARDIR. Zarar, ihlal edileceği sanık tarafından bildirilen bir hak veya meşru bir menfaattir.

MANEVİ UNSUR;

Hemen hemen tüm ceza avukatına göre Genel kast yeterli olup, Yargıtay, tehdit suçunu, taammüden işlenmesini şart koşmaktadır.

Eylem öfke ile işlenmişse, öfke ile işlenen eylemlerde kast / tasarlama öğesinin bulunmadığı sonucuna ulaşmıştır.

Son kararlarında ise buna birde öfke ile söylenen sözlerin korkutmaya “uygun, elverişli, yeterli” olmadığı görüşünü ekleyerek, ÖFKE İLE İŞLENEN TEHDİT SUÇLARINDA, “İŞLENMEZ SUÇ” görüşünü benimsemiştir.

ŞARTLI TEHDİT;

Türk Ceza Kanunun 191 maddesi “amaç-tehdidi” cezalandıran bir hükümken, tehdidin araç olarak kullanıldığı durumlarda “araç-tehdit” 188. maddesinde yazılı suçu oluşturur.

Türk Ceza Kanunun 188. maddesinde “bir şeyi işlemek, veya işlenmesine müsaade etmek ya da işlemeye mecbur etmek”  amacı vardır.Bu bağlamda;

madde için fail, bir şeyin yapılması ya da yapılaması konusunda, bir koşula bağlı olarak tehdit etmektedir.

Yine, zorlama suçunun oluşabilmesi için, failin, bir şeyin yapılmasını ya da yapılmamasını istemesi yeterli değildir.

Bunun dışında, yapılması ya da yapılmaması istenen şeyin TEHDİT EDİLENİN KARARINA BAĞLI, ONUN GÜCÜ VE İRADESİ İÇİNDE BULUNMASI GEREKMEKTEDİR.

SARKINTILIK SUÇU:

Kanunumuzda sarkıntılığın tanımı yapılmadığı gibi sarkıntılık teşkil eden söz ve eylemlerin neler olduğu belirtilmemiştir. Fakat doktrin sarkıntılığı,

“Bir şahsa karşı ONUN RIZASI HİLAFINA OLARAK ŞEHVET MAKSADIYLA, söz, fiil ve hareketlerle, edep ve iffete tecavüz teşkil edecek surette yönelen tecavüzlerdir. “şeklinde tanımlanmaktadır.

Yine Yüksek mahkeme ve ünlü ceza avukatlarına göre de “ıslık çalmak, mağdurun peşinden giderek sırnaşıkça hareketlerde bulunmak, cinsel organını göstermek veya mağdurun cinsel organını seyretmek, birden fazla aşk mektubu yazmak, çimdik atmak, el-kol işareti yapmak ile cinsel ilişkide bulunmayı önermek gibi hareketler sarkıntılık suçunu oluşturur. “

SUÇUN MADDİ UNSURLARI,

Ceza avukatı bakışı açısı ile Bir olayın sakıntılık suçunu oluşturabilmesi için;

Sarkıntılık teşkil eden eylem ve sözlerin belli bir kişiye yönelmesi gerektiği gibi,

Fiil, mağdurun EDEP VE İFFETİNE SALDIRI TEŞKİL ETMELİ,

SIRNAŞIK BİR HALMALI,

VE MAĞDURUN RIZASININ BULUNMAMASI GEREKMEKTEDİR.

SUÇUN MANEVİ UNSURLARI,

Suçun manevi unsuru KASITTIR. Ceza avukatları bilir ki Fail, mağdura karşı; mağdurun rızası dışında, sarkıntılık teşkil eden eylem ve sözleri,  edep ve iffetine saldırı niyetiyle sırnaşık bir şekilde yapmayı istemiş olması gerekir.